Sayfalar

23 Mart 2012 Cuma

Hediye satın almıyoruz, hediye yapıyoruz! (Perşembe Fikirleri'nin doğuşu)

Çok çalışıyoruz çok! Deli gibi çalışıp, para kazanıp kendini bilmez bir şekilde tüketiyoruz  tüketiyoruz. Sonra da kendimizi rahatlatmak için "e o kadar çalışıyorum, hakediyorum" diye rasyonalize etmeye çalışıyoruz durumu. Peki aslında biz ne üretiyoruz? Sahi parçası olduğumuz çarkın içinde ne kadar üretkeniz? Günün en az sekiz saatini iş yerlerimizde yoğun bir şekilde çalışarak aslında üretime mi, yoksa tüketime mi daha çok katkıda bulunuyoruz?

Peki ya tükettiklerimiz, ne kadarı gerçekte ihtiyacımız olan şeyler? Bir ayakkabı daha, bir gömlek daha, bitiremeyeceğimizi baştan bildiğimiz halde lokantada fazladan sipariş ettiğimiz yemekler, bir kez oynanıp unutulacak oyuncaklar vs. vs.

Evimize temizlik için para karşılığında yardımcı alıyoruz, sonra da "ya hareketsizlikten göbek bağladım" deyip spor salonlarına koşup bir daha para harcıyoruz. Kışın ortasında evde tişörtle dolaşabilmek için gazı tüketiyoruz da tüketiyoruz.

Çocukluğumuzda bulamadığımız şeylere ulaşabileceğimizi farkettikten sonra, Amerikan dizilerinden de aldığımız gazla dolduruyoruz alışveriş arabalarını. Ne kadar çok tüketirsek, alışverişten ne kadar çok torbayla dönersek o kadar prestijliyiz. Buz dolabına ne kadar çok şey yerleştirirsek, akşam kapıya ne kadar çöp çıkardıysak..

Bir akşam arkadaşlarla işte bu minvalde sohbet ediyorduk yine, ve karar verdik, evet gereksiz tüketimden vazgeçeli çok oldu ama ufak tefek bişeyler de yapalım. Tasarrufun ötesinde elle tutulur bir şeyler üretelim. Hediye vermeyi seviyoruz ama çoğu kez ne alacağımızı bilmeden vitrinlere bakıyoruz, sonra belki de çok içimize sinmeyerek birşeyler satın alıyoruz. Her zaman olmasa da hediye alanı da vereni de çok mutlu etmeyen bir durum haline getirebiliyor bu.

Üç kadın, iki çocuk karar verdik bundan böyle hediye satın almayalım, hediye yapalım diye. Programlarımız uydukça perşembe akşamları buluşuyoruz hem beraber eğleniyoruz, hem de ortaya birşeyler çıkarmaya çalışıyoruz. Bir de isim bulduk grubumuza, ürünlerimize: "perşembe fikirleri"!


İlk buluşmamızda kraft kağıdından, yün artıklarından, eski dergilerden, haritalardan, kalmış kumaşlardan, tahta boncuklardan kestik biçtik yapıştırdık. Sevdiklerimize vermek ya da eski usul postayla göndermek üzere bir sürü kart hazırladık. Çok da eğlendik.



İkinci buluşmamızda yine kraft kağıdından (biraz çok almışız da! ah bu tüketim alışkanlığı yok mu!) kese kağıdı yaptık. Yapıştırıcı olarak da un ve su karışımı kullandık. Bazılarını boyadık, süsledik. Hediye paketlerimiz de hazır oldu böylece. Artık sıra geldi içlerini doldurmaya!








Üçüncü buluşmamızda vücut kremi, dudak kremi ve peeling kremi yaptık. İçinde ne olduğunu bilmediğimiz ya da bildiğimiz için, hayvanlar üzerinde test edildiğini düşündüğümüz için  huzursuz olarak kullandığımız kremlere avuç dolusu para saçmayacağız artık. Vücut ve dudak kremi için balmumu, zeytinyağı ve aromatik yağlar kullandık, peeling kremi için de kahve telvesi, tuz, zeytinyağı ve badem yağı ve aromatik yağlar. Planlama, malzeme temin etme, bir araya gelip mutfağı batırma, kavanoz bulma- deneme kıvamı tutturamayıp tekrar deneme, oldu diye gururlanıp sabah kremler iyice donunca "ah yine olmamış" hüsranı, hepsi çok keyifliydi çok!


Dostlarımıza kremlerimizle birlikte bu anıları da hediye edeceğiz :)

Daha bir sürü Perşembe Fikirleri'miz var. Bu yazı bir girizgah olsun, sonra birer birer ayrıntıları reçeteleri paylaşayım.
Olur mu? (soru)
Olmaz mı! (cevap)

14 Mart 2012 Çarşamba

Doğal malzemelerle temizlik ve kül suyu yapımı

Neden doğal malzemelerle temizlik?
  • Sularımızı kimyasal atıklarla kirletmemek için.
  • İyi durulanmamış bardak- çanaklarla bu kimyasalları bedenimize sokmamak için
  • Piyasadaki deterjanları, yüzey temizleyicileri, yağ sökücüleri, çamaşır sularını kullanıp toksin maddelerle kendimizi zehirlememek için.
  • Doğadan gelen maddelerin suya karışıp doğaya dönmesi, tekrar gübre olup oradan bize dönmesi, yani bu döngü beni heyecanlandırdığı için
  • Bu malzemelerin hazırlanışı aşamasında çocuklarımla bu döngünün heyecanını paylaşabildiğim, bütün bu malzeme hazırlama- kullanma- temizlik safhaları hepimiz için mutluluk verici bir üretim - paylaşım-eğlence faslına dönüştüğü için
  • Haa! Bir de: Çok ucuuuz!!
Uzunca süredir evde kimyasal bazlı temizlik ürünleri kullanmaktan kurtulmaya çalışıyordum.

İlk adımım çamaşır suyundan vazgeçip dezenfekte edici olarak sirke kullanmaya başlamak oldu. Şimdilik marketlerden satın alıyorum ama ama 5 litrelik bir kavanozda elma sirkesi denemem var. Henüz fermante olma aşamasında. Sonuç başarılı olursa burada paylaşacağım.

İkinci adımım genel temizlik için arap sabunu kullanmaktı. Sulandırarak yüzey temizlemede, sirkeyle beraber bulaşık makinasında ve elde bulaşık yıkamada kullanıyorum.

Üçüncü adım; lavabo ve tuvalet temizliği için karbonat ve limon suyu kullanıyorum ve tabii dezenfektan olarak biraz sirke. Sirkeden korkmayın kullanım sonrasında hiç kokmuyor!

Buğday'ın boraks'lı, karbonatlı, çamaşır sodalı, limonlu reçeteleri var ama bana bunları hazırlamak bana biraz zahmetli geldiği için denemedim. İlginize çekerse bu özenli çalışma için tıklayınız: http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=115

Ayrıca Selen Özarslan Aktar'ın "Ekolojik Yaşam Rehberi" adlı kitabını meraklısına şiddetle tavsiye ederim.

Şimdi gelelim KÜL SUYU'na!

Nerelerde kullanılır?
  • Elde bulaşık yıkamada
  • Çamaşır makinası deterjanı yerine
  • Bulaşık makinası deterjanı yerine

Nasıl yapılır?

Odun ateşi kullanan ekmek fırınlardan, sobanız ya da şömineniz varsa orada birikenlerden, ya da benim gibi şanslıysanız odun ateşinde pizza yapan arakadaşınızın fırınından kül alıp önce eleyin. Elenmiş külünüz yarım kova kadar olsun. Kovanın kalanını suyla doldurun. Hele bir de temiz kar erittiyseniz, yağmur suyu biriktirdiyseniz daha da harika olur. Tamam tamam fazla fantaziye kaçmıyorum, musluk suyu da olur. Bir sopayla iyice karıştırın, ara ara hava kabarcıkları çıkacak, içinde bir yaratık varmış gibi blık blık sesler çıkacak, ara ara karıştırın, sonra 24 asaat kadar bekletin. Bu sürenin sonunda suya dokunduğunuzda kayganlık hissedersiniz, külsuyu kullanıma hazırdır. Ama siz yine de kendinizi tutun, kaygan olmuş mu acaba diye dokunmayın, çünkü külsuyu cildinize zarar verir; tecrübeyle sabittir. Dokunursanız da mutlaka elinizi durulayın. İlk denememde hem külle hem suyuyla çıplak elle bolca haşır neşir olup iki gün boyunca kırmızı ellerle gezdim. Yapımı ve kullanımı aşamasında mutlaka plastik eldiven giyin. Unutmayalım ki biz de doğanın bir parçasıyız, kendimizi de koruyalım. Plastik eldiven kullanımı sizi çok rahatsız ediyorsa bir parantez açıp sizi birazcık rahatlatayım.

Aç parantez-Eldivenleriniz delindiğinde onları atmak yerine kol kısmından başlayarak 1/2 cm eninde bir birine paralel şeritler halinde kesin, bir sürü paket lastiğiniz olsun, madem üretildi, sonuna kadar tüketelim, canını çıkartalım :) - Kapa parantez

Kül suyu su ne kadar çok beklerse temizleme gücü o kadar fazla olur. Üstte kalan duru suyu bir tülbentten geçirerek şişelere doldurup kullanmaya başlayabilirsiniz. Dipte biriken ıslak külle de çelik tencerelerinizi ovup ayna gibi parlatabilirsiniz. Islak külün fazlasını da çiçeklerinize, bahçenize gübre yapabilirsiniz. Bakın ağaç toprağa döndü, yeni canlıları beslemek üzere! İşte bu beni çok heyecanlandırıyor!
Deli miyim neyim?