Sayfalar

25 Nisan 2012 Çarşamba

Perşembe Fikirleri'nden: Su bazlı el ve vücut kremi



"Perşembe Fikirleri" toplandık, biz bu kremlerden çok hoşlandık !

Malzemeler:
  • 30 ml. eritilmiş balmumu (*)
  • 120 ml. zeytinyağ
  • 60 ml. saf su ya da içme suyu
  • 10 damla E vitamini (1 kapsüle denk geliyor)
  • 10 damla aromatik yağ (bu sefer yasemin ve lavanta kullandık)
Yapılışı:

Öncelikle bu iş için 2 adet çelik cezve ya da küçük tencere ayrılmasını ya da edinilmesini tavsiye ediyoruz, çünkü balmumu donunca temizlemek çok zor oluyor. Biz ilk denemelerimizde 2 adet kap rezil ettikten sonra bu iş için 2 ucuz çelik kap edindik.

Erimiş hali aşağı yukarı 30 ml. olacağını tahmin ettiğiniz bir miktar balmumunu ilk kaba koyup ocağın altını yakın, eriyene kadar karıştırın. Bal mumunu eritirken kaynatmamaya dikkat etmek gerekiyor, kontrol edemeyeceğinizi düşünüyorsanız benmari usulüyle eritebilirseniz.

Bu arada ikinci kapta 120 ml. zeytin yağını hazır bekletin. Eriyen balmumunu tülbentten geçirerek bu ikinci kaba katın. Balmumu soğukla temas ettiği anda donmaya başlıyor -donma noktası 60,5 derece. (Biz bu sebeple balmumu miktarını göz kararı ölçtük, çünkü ölçü kabına aktardığımız anda balmumu donacak ve tekrar eritmek zorunda kalacaktık). Zeytinyağ ve balmumunun içine 60 ml su da katılıp karışım sürekli karıştırılarak tekrar ısıtılır ve balmumunun tekrar erimesi sağlanır, E vitamini ve aromatik yağ da eklenir. Ocağın altı kapatılır ve karışım soğuyana kadar karıştırılmaya devam edilir.

Kreminiz soğuyup rengi de açıldıktan sonra minik kavanozlara yerleştirebilirsiniz. Kremin içinde raf ömrünü uzatıcı, koruyu maddeler bulunmadığından küçük kavanozların kullanılması ve yedeklerin ve dostlarımıza armağan etmek istediğimiz kremlerin buzdolabinda saklanması gerektiğini düşünüyoruz.



Bu krem hayvan dostlarımızın değil, üç kadın üzerinde denenmiştir, hepimiz yasemin- lavanta kokulu ve mutluyuz. Güvenle kullanınız :)

(*) Perşembe Fikirleri grubumuzun üyelerinden biri "ecnebi" ve Türkçe'yi öğrenme sürecinde. Diğer iki yetişkin üye ise "bee wax"ın Türkçe'sini hatırlayamadı, bununla da kalmayıp gayet zalim bir şekilde ecnebi üyeyi aktara "bee wax" almaya yolladı. Ecnebi üyemiz olanca Türkçe'siyle aktara anlatmaya çalıştı "arı evi ama balsiz!". Balmumu alamadan döndü ama çabası takdire şayandı. Bizim için balmumunun artık daha da güzel adı "arı evi ama balsiz".





19 Nisan 2012 Perşembe

Küresel Isınma- Mark Lynas


Dünkü fırtına gibi bizi şaşırtan hava olayları ile sık sık karşılaşmaya başlar olduk. İklim değişikliklerinin kaçınılmaz sonucu olan bu beklenmedik ve şiddetli doğa olayları küresel ısınmanın önü alınamadığı takdirde artarak devam edecek.

Dünyamızda 1'den 6 dereceye kadar ısınma olduğu durumda ne tür senaryolarla karşılaşılacağının öngörüsünün yapıldığı Mark Lynas'ın Six degrees (Altı derece) adlı kitabından alıntılar okuyorum. Henüz kitabı alamadım. Yazara göre:
1 derecelik artışta:
  • Kilimanjaro dağı tüm buzlarını yitirir
  • Ada ülkeleri yükselen deniz sularının altında kalır
  • Fırtınalar artar ve ciddi tarımsal kayıplar yaşanır
  • Orman kurbağası, kunduz ve kangurular yok olur
2 derecelik artışta:
  • Grönland erimeye başlar, deniz suyu yükselir, tüm kıyı şehirlerinin varlığı tehlikeye girer
  • Okyanus suyu, artan bir şekilde asitlenir, deniz ekosistemi tehlikeye girer
  • Kutup ayıları, deniz aygırları yok olur
  • Akdeniz havzasını kuraklık ve yangınlar vurur
3 derecelik artışta:
  • Tüm Amazon ekosistemi yangın ve kuraklık sonucu çöküp gider
  • Tarım iyice kuzeye kayar
  • Tropik bölgelerdeki kuraklık sonucu dünya açlık ile karşıkarşıya kalır
  • Fırtınalar saatte 320 km.'ye ulaşabilir.
4 derecelik artışta:
  • Büyük bir kısmı sular altında kalan Asya'dan ve çölleşen Güney Avrupa'dan onbinlerce insan iklim mültecisi olarak İskandinavya'ya sığınır olur.
  • Güney kutbundaki buzullar erir ve dünya denizleri 5 m. daha yükselir.
  • Sibirya'daki donmuş toprak tabakasının erimesi milyarlarca tonluk metan ve karbondioksit salımına yol açar
5 derecelik artışta:
  • Dünya artık 55 milyon yıldır görülen en sıcak dönemindedir.
  • İnsanlık bu durumla artık başedemez ve medeniyet çökmeye başlar.
6 derecelik artışta:
  • Kitlesek yok oluş başlar
  • Dev yangındar gezegeni sarar
  • Denizlerin oksijeni biter, zehirli gazlar salgılamaya başlar
Mark Lynas, birçok çevreci grup ve hatta bazı hükümetler göre (AB dahil) hedef 2 dereceyi aşmamak olmalı, çünkü 2 derece devrilme noktası olarak kabul ediliyor. 2 dereceden sonra toprak ve ormanlardan salınacak sera gazları kendi durdurulamaz momentleri yakalayacaklar ve artık küresel ısınmanın önü alınamayacak.

Çizilen tablo oldukça ürkütücü. Pek çoğumuz endişe duysak bile ne yapacağımızı bilmiyoruz.  Örgütlü mücadele pek çoğumuzu korkutuyor, bireysel çabaların da hiçbirşeyi değiştirmeyeceğini düşünüyoruz. Halbuki bireysel tüketim tercihlerimizi değiştirmemiz bile küresel ısınmayı yavaşlatacak. Sandığımız kadar güçsüz değiliz. Güç cebimizde; az ya da çok paramız var. Örneğin marketten alacağımız peyniri plastik pakette almak yerine kağıda sarılmış açık peynirleri tercih etmek, ampul patladığında enerji tasarruflu ampul satın almak, evlerimizi gereğinden fazla ısıtmamak, kısa mesaferede araba kullanmak yerine yürümeyi tercih etmek gibi hayatımızda yapacağımız çok basit değişikliklerle küresel ısınmadaki kişisel payımızı düşürebilir yani karbon ayak izlerimizi azaltabiliriz.

Mark Lynas'ın kitabından alıntı olan yukarıdaki öngörüleri şimdi okuyup da yarın alışveriş sırasında ekstra alışveriş poşeti kullanmayacak bir tek kişinin kullanmadığı o bir tek poşet bile önemli!
Benim uçan tohumlar gibi çocuklarımızın geleceği de fırtınalarla uçup gitmesin...

Organik Bahçemiz-4



Fırtınadan sonraki sabah...

Sevgili apartman görevlimiz dünkü halime çok üzülmüş olacak, bugün devrilen kutuları, uçuşan sandıkları toplamış biraz, ama son durum fotoğraftaki gibi.

Mutfak hastanesine yatırdığım iklim mültecisi kahraman filizlerin durumu iyi görünüyor.

Fırtınayla ilgili haberleri okudum sabah, oldukça ciddi kazalara sebep olmuş. Hızı yer yer saatte 100 km.' yi aşmış. Meteoroloji uzmaları fırtına ve hortumların artmasına küresel ısınmanın, iklim değişikliklerinin sebep olduğunu, küresel ısınmanın önünü alamazsak bu tür felaketlerin artacağını bir kez daha hatırlatıyorlar. Ancak yazılı ve görsel basında bu bilgilerin uzmanlar tarafından aktarılmasından ve alınması gereken önlemlerin tartışılmasından çok dramatik sahnelere yer veriliyor. Yeterince bilgilendirilmeyen halk da bu haberlere dinsiz imansız çok o yüzden diye yorum yapabiliyor!

Konuyla ilgili birkaç haber:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1085380&CategoryID=77

http://www.trt.net.tr/trtavaz/hortum-ve-firtinalar-artacak--haber-detay,tr,37315.aspx

http://gundem.milliyet.com.tr/iste-firtinanin-gercek-nedeni/gundem/gundemdetay/18.04.2012/1529875/default.htm?ref=yahoo

18 Nisan 2012 Çarşamba

Organik Bahçemiz? -3

Fırtınadan sonra..

Bugün fırtına her yeri vurduğu gibi bahçemizi de vurdu!

Küçük seramız ve en son tohumları ektiğim hasır raflı dolap devrildi. Tohumlar, filizler, topraklar dağıldı, birbirine girdi. Dağılan toprak öbeklerinin arasından onlarca filiz topladım, tek tek kökleri toprağa dikmeye çalıştım. Görebildiğim tüm filizleri aldım, ama filizlenmemiş tohumlar gitti! Çok üzüldüm..

Topladığım filizlerin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, çünkü tüm etiketler de dağıldı gitti. Artık fideler büyüdüğünde domatesi - biberi yapraklarına bakıp ayırabileceğim ama şaşırtma yaparken nereye hangi domatesi ekmiş olduğumu bilemeyeceğim, ancak meyva verdiğinde anlayabileceğim. Onlar da beni şaşırtacak yani! Tabii bu çok iyimser bir senaryo. Filizleri yaşatamama ihtimalini düşünmek istemiyorum. Henüz o kadar narinler ki, en büyüğü an fazla 3 cm... Bakalım göreceğiz...

Ben fırtına sırasında eğilmiş yerdeki bit kadar filizleri kurtarmaya çalışırken sırtıma hasır dolap devrildi içindeki yeni ekilmiş tohumlu topraklarla... Bu arada zaten hakkımda ciddi şüpheleri olan apartman görevlisi artık tam bir deli olduğuma emin oldu sanırım. Aramızda benzeri macera filmlerine sıkça rastlanan bir replik geçti:

-Abla gir içeri, gittiler artık, boşver üstüne bişey daha düşecek!
-Hayır kurtarmam lazım onları!

O sırada arkam dönüktü ama bakışlarının en son beni bahçede kül elerken gördüğü sıradaki bakışlarıyla aynı olduğuna eminim !

Önce kızdım kendime, acemiliğime, keşke daha sağlam sera- raflarda yapsaydım bu işi diye ama akşam üzeri fırtınanın şiddetini, kazaları, verdiği hasarı öğrenince gördüm ki, çok da yapacak birşey yokmuş.

Melike diyor ki, "Onlar yerel, sağlam, cesur tohumlar, onlara bişey olmaz". Melike'ye ve tohumlara güveniyorum!

İşte benim cesur filizlerim:

17 Nisan 2012 Salı

Organik Bahçemiz-2


Yaşasın! Tohumlar çimleniyor!

Korkmuştum, çok sulayıp çürüttüm mü tohumları diye ama birer birer patlayıp yeşeriyorlar.
Yazmadığım dönemde her gün biraz biraz ekerek, önceden çimlendirilmesi gereken tüm tohumları bitirdim.  Bu işe ayırabildiğim vaktin yarısını ekme- temizleme- sulama işlerine verdiysem yarısını oturup yaptıklarımı izleyip tadını çıkarmaya ayırdım. Bunun için Sevgili Bilgi'nin armağan ettiği Alys Fowler'ın  "Garden Anywhere" kitabından çok feyzaldım. Hepsini birden ekip kendimi helak etmemek için çok telkin ettim kendimi, yoksa tüm tohumları bir gün içinde ekip ertesi günü bel ağrısı çekerek geçirirdim kesin. "Slow is beautiful! - Yavaş Güzeldir!"


Tohum ekim işinde Ayşe de bana çok yardım etti. Çok da keyif aldı. Deniz'i henüz bu işlere çekemedik ama domatesler olunca afiyetle yiyecekmiş.

Sevgili Serap'a tohumları içinde çimlendirmem için biriktirdiği yumurta kolileri için teşekkür ederim.


Ekilen tohumlar:
  • Küçük domates
  • Sarı domates
  • Pembe domates
  • İri etli domates
  • Yeşilöz küpe domates
  • Yeşilöz  ...  halkalı domates :)
  • Eski Ayaş Domatesi
  • Kaş yerli domates
  • Salatalık
  • Kabak
  • Mor biber
  • Çiçek biber
  • Altın çilek
Yani bir sürü fidemiz olacak ! İsteyen dostlarımızla paylaşabiliriz, zira hepsini ekecek yerimiz de yok!

Tohumlar büyürken, fideler hazır olduğunda içine dikeceğim sandık- toprak hazırlıklarına başladım. Tahtacı Örencik Köyü'nden getirdiğimiz toprak bitmek üzere. Dün İpek Hanım'ın çiftliği'nden sipariş ettim ama tabii ki yetmeyecek, bir köy turu daha yapmamız gerekecek. Ön bahçeye dikeceğim fideler için yukarıdaki sandıkları hazırlamaya başladım. Marketlerden atılacak sebze sandıklarını alıp içini jüt çuval beziyle kaplayıp yanlarından zımbalıyorum. Jütün yeterli direnajı sağlayacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?

Maydanozlara da sandıktan minik bir çit yapıp bahçe toprağına ektim. Bir sebze sandığının tabanındaki tahtaları söküp ters çevirerek, normalde yüksek olan köşe tahtalarını toprağa sapladım. Nane ve dereotu için de bu çitlerden yapacağım.

Bu arada Zeytin'imizi de unutmadım, bir saksıya kedi nanesi ektim. Bakalım beğenecek mi?
Bu işlerle uğraşırken Zeytin beni izlemeye bayılıyor !
Ben de ona !


3 Nisan 2012 Salı

Organik Bahçemiz-1

Green Peace'in raporu yayınlandı. Türkiye'de üretilen sebze-meyvelerin üretiminde tehlikeli oranda kimyasal bulunduğu bilgisi de bu raporda yer alınca yer gök inledi!  Sanki bu rapor bir tek Türkiye'de üretilen ürünler için, sırf Türkiye'ye inat hazırlanmış gibi!  İlgili meslek odaları gürledi, halk arasında birlik beraberlik ruhu uyandırıp, hedef saptırılacak ya, bakan açıklama yaptı: "Büyüyen ihracatımızdan rahatsız oldukları için yapıyorlar, o kadar kimyasal kullanımı yok". Zaten herkes bize düşman! Halbuki özeleştiri yapılsa, markete gidip o biberler alınsa analiz edilse, evet bu pestisit vb tarım ilaçları, şu seviyede çıktı, halk sağlığı için tehlikeli düzeydedir- değildir, zaraları şunlardır, çocuklarımızı, sağlıklı gıdalarla besleyelim, şöyle önlemler alalım, tarımda zararlılarla mücadelede alternatif yöntemleri deneyelim gibi açıklamalar gelse... Evet ben bir hayalperestim! Bu ölçekte bakıldığında hayal, ama ölçeği küçültüp kendi küçük bahçelerimize, balkonlarımıza indirgersek, bu hayali gerçeğe çevirebiliriz.

Sonunda bahar gelebildi. Yaklaşık iki aydır sevip okşayıp sonra yine yerine yerleştirdiğim tohumlar birer birer paketlerinden çıkıyor, çimlenmek üzere topraktaki yerlerini alıyorlar. Tohumlarım organik yerel tohumlar. Sevgili Balıkçı Mustafa'ya, sevgili Temurcu ailesine ve sevgili  Bilgi'ye tohumlar için teşekkür ederim. Anadolunun dört bir yanından toparlanmış, özenle çoğaltılıp saklanmış bu tohumların hakkını verebilir ve ben de çoğaltabilirim umarım.

Bir apartmanın bahçe katında oturuyorum. Yan tarafta çok güneş almayan bahçe ve önümde de yapay çimle kaplanmış görece genişçe ve bol güneş alan bir alan var. Yan bahçeden alabileceğim verim konusunda tereddütlerim var. O yüzden risk almayarak her grup tohumun ve fidenin 1/3 'ünü bahçeye, 2/3'ünü de sandıklar ve büyük saksılar içinde ön bahçeye dikmeye kadar verdim.


Direkt toprağa ekilecek tohumların henüz zamanı var. Öncelikle çimlendirilecek tohumlarla ilgileniyorum. İçinde tohumları çimlendirebilmek için aylardır biriktirdiğim tuvalet kağıdı ruloları, yumurta kartonları yerlerinden çıktı.  Tahtacıörencik köyünden çalı diplerinden topladığımız  toprağın içine tohum teker teker yerleştirildi (Sevgili Zeliha'ya köye yolculukta bize eşlik ettiği ve toprak ayıklayıp almakta yardımcı olduğu için teşekkür ederim ve Temurcu ailesine bu güzel köyü bize tanıttığı için bir teşekkür daha!). Tohum ekme işlerinin bir kısmını Ayşe'cikle beraber yaptık, yapıyoruz, çok da eğleniyoruz.

Havaya hala çok güvenemediğim için şimdilik ektiğimiz tohumları küçük serada tutuyorum. Naylon kaplanmış sera organik üretime zarar verir mi diye biraz araştırdım ama bu yönde bir bilgi edinemedim, ama her ihtimale karşı serada terlemeye izin vermeyip sık sık havalandırıyorum. Sanırım 10 gün kadar sonra hava durumu daha stabil olur ve seraya olan ihtiyacım biter. Şimdilik ektiğimiz tohumlar:
  • Sarı domates
  • Küçük domates
  • İri etli domates
  • Eski Ayaş domatesi
  • Küçük mor biber
  • Kadife çiçeği (böcekler için gerekliymiş)


Umarım başarılı oluruz ve yetiştirdiğimiz ürünleri dostarımızla paylaşarak, güvenle tüketebiliriz ve bu değerli tohumları çoğaltabiliriz.

Nice sağlıklı ve pestisitsiz günlere..