Sayfalar

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Perşembe Fikirlerinden: Balmumundan mum yaptık



Mumları seviyoruz. Ancak piyasada satılan mumlar genellikle parafin bazlı ve kokulu mumlar. Parafin, petrolün yan ürünü ve  bu mumlar yandığında  havaya yayılan toluen maddesi, sinir sistemine hasar verebiliyor. Toluen de diğer pek çok kimyasal gibi buharlaşıp, ciğerlere giriyor ve alerjiye neden olabiliyor. Kimi zaman baş ağrısı, mide bulanması, hatta halüsinasyonlara bile neden olabiliyor. Ayrıca sentetik koku vericiler havada kalarak, içerideki havanın kalitesini olumsuz etkiliyor. Akciğerlerin ve solunum yollarının dokusuna zarar verip, gözleri tahriş edebiliyor.

Biz mumları balmumundan yaptık. Balmumu, eski bal peteklerinin boşaltıldıktan sonra eritilmesi ile elde ediliyor. Balmumundan yapılan mumların bırakın sağlığa zararlı olmasını faydalı bile olduğunu; solunum yollarını açtığını, balgam oluşmasını önlediği için öksürüklü, boğmacalı astmalı, sinüzitli nezleli ve saman nezleli hastalar için tedavi edici olduğunu öğrendik.

Durum böyle olunca, yine bir perşembe, biz Perşembe Fikirleri grubu mum yapmak için doğal malzemelerimizi hazırlayıp toplandık.

Balmumuna biraz zeytinyağ ekledik, güzel koksun diye biraz da bergamut yağı ekledik, karışımımızı hazırladığımız kaplara döktük. Mumu yapmak kolay oldu, ama fitil konusu bizi zorladı. Şöyle ki, ilk denememizde evde olan pamuklu ipi iki kat yapıp, burup kalınlaştırdık, kapların içine sabitledik, mumları döktük, bir süre sonra mumlar katılaştı, çok mutlu olduk gururlandık başardık diye. Sonuçtan o kadar emindik ki, aklımıza yakıp denemek gelmedi bile :) Sabah kalkınca tekrar mumlarımıza gururla baktım, birini yakayım dedim, yaktım, mumun ipi puff yandı, yok oldu, mumu yakmadı! Aaa ikincisini yaktım baktım, yine puff!! Baktık evdeki kalmış iplerle falan olmayacak bu iş. Saman Pazarı'ndan mum fitili aldık, yaptığımız mumları tekrar eritip doğru fitille yaptık. Artık yanabilen mumlarımız var !

Malzemeler:

  • Balmumu
  • Zeytinyağı (ucuz, dip yağı kullandık)
  • Doğal aromatik yağ (biz bu sefer bergamut yağı kullandık ama gerekli değil çünkü balmumunun kendi kokusu da çok güzel)
  • Mum fitili
  • Mandal
  • Geniş ağızlı kaplar için çubuk
  • İçine mum dökülecek kaplar (minik konserve kutuları, kullanılmayan bardak, fincan, midye kabuğu vs.)
Yapılışı:

Önce göz kararıyla yapmak istediğimiz mum miktarının yarısı kadar balmumunu erittik (ben mari usulü ya da kısık ateşte eritilebilir- kaynatmayınız), sonra yine göz kararı bir o kadar da zeytinyağı ekledik, balmumu soğuk zeytinyağıyla karşılaşınca tekrar donuyor, karıştırarak erittik. Biraz bergamut yağı ekledik.

Fitilleri mum karışımına buladıktan sonra kaplarının ortasına yine eriyik mum karışımının yardımıyla yapıştırdık. Fitilin dik durması için mandalla sabitledik.


Ağzı geniş olan kaplarda mandalı sabitleyebilmek için şiş kullandık.



Fitilleri sabitledikten sonra mum karışımını kaplara döküp soğumaya bıraktık.





Grubun küçük üyeleri için eğlence başlıyor:


Mumlar donduktan sonra, balık- mısır konservesi reklamı yapmak gibi bir niyetimiz de olmadığından, grubun küçük üyelerine keyifli bir iş düştü. Guaj boyalarla konserve kutularını zevkle boyadılar. Bir yandan da hangi mumu kime hediye edecekleri ve gerekçeleri hakkında koyu bir sohbete daldılar!



Hatta grubun en küçük üyesi mum kutularının boyanması bitince hızını alamayıp tuvalet kağıdı rulosundan kukla da yaptı!



16 Mayıs 2012 Çarşamba

Organik kasa bahçesinden haberler



Fırtınadan kurtulan kahraman filizler fide haline gelince hepsinin domates olduğu belli oldu. Malesef mor biber, çiçek biber, salatalık ve kabak tohumları uçup gitti! Kim bilir, belki rüzgarın savurduğu beklenmedik bir yerde kök salıp büyüyorlardır belki de... Şehrin göbeğinde fazla romantik bir düşünce ama küçük de olsa bir olasılık..

Toprak: Zekiye Teyze'nin  hiç ekilmemiş temiz bahçe toprağı, kestaneli toprak, torf, organik hayvan gübresi, kestane gübresi ve kavılca buğdayının samanlarını karıştırdım. Kompostumuz henüz olmadı, kullanamadım. Belki daha sonra malçlama yapabilirim.
Yatak: İlk yazımızı geçirdiğimiz evimizin yan bahçesinin fazla güneş almadığını farkettiğim için tohum ve fideleri bahçeye ekmekten vazgeçtim. Sebzeleri yapay çim kaplı ön bahçede yetiştirmeye karar verdim. Marketlerin çöpe attığı sebze kasalarını kullandım. İçlerini jüt kumaşla kaplayıp zımbayla sabitledim. Özellikle limon kasaları daha derin olduğundan çok kullanışlı.

Tohumlardan: Tohumların çoğu daha önce de yazdığım gibi hep Sevgili Balıkçı'dan geldi. Şimdilik hayat bulan tohumlar aşağıda:

Domates: 8 çeşit domates tohumu ekmiştim ama fırtınadan sonra hepsi birbirine girdi. Dolayısıyla hangi fidenin hangi domates olduğunu bilemeden her sandığa 3 yada 4 fide, biraz fesleğen ve böceklerle mücadele için biraz kadife çiçeği tohumu serpiştirdim. Cesur domates fidelerini sandıklara almamla beraber hızla büyümeye başladılar.

Pazı: Çok çabuk çimlendiler, ama hızlı büyümüyorlar. Çok sık olduklarını düşünüyorum. Biraz da toprağı sığ kalmış sanırım. Var mı bir yorum ya da öneri?


Karagöz börülce: Bizden önce burada oturanlardan kalan çiçekliğe ektim. Elimdeki toprağın sonunu kullanıp ekmiştim, sonra ayırmak üzere sıkça koydum. Fazla büyümeden ayırmam gerek!







Dereotu: Pek zarifler, hızla boy atıyorlar.
Maydanoz: Sepettekilerin pek azı çıktı, daha önce bahçeye ektiklerim üçüncü yapraklarını verdiler.
Fesleğen: Filizler yavaş büyüyor
Mor reyhan: Yavaş büyüyorlar ama çok sağlıklı, canlı görünüyorlar.

Roka: Üç günde çimlendiler!







Üveyik buğdayı: Sevgili Temurcu'ların düzenlediği Ankara Permakültür buluşmalarında 5 Mayıs'ta Üç Elma Doğal Tarım Çiftliği'nden Hüseyin Genç'in avucuma bıraktığı buğdayları o akşam (Hıdırellez akşamı) ektim ve bir haftayı bulmadan çimlendiler. 10 gün içinde bu hale geldiler bile! İlk kez buğday ekiyorum ama çok sık olduğunu düşünüyorum. Keşke bir bilen yorum yapsa?



Mısır, karagöz fasülye ve barbunyalar henüz uyuyorlar, merakla uyanmalarını bekliyorum.

Fidelerden:

Patlıcan: Patlıcanları fide olarak İpek Hanım'ın çiftliğinden aldım. Fidelerden biri çiçek açtı bile. Kadife çiçeği tohumları çimlenince toprağını arttıracağım, sığ kaldı çünkü.

Kabak: Kabaklar da fide olarak İpek Hanım'ın çiftliği ve Bilgi'den geldi. Fideler hızla büyüyor. Bunlara da toprak eklemek gerek.

Dolmalık biber: Nasıl oldu anlamadım, aradan domates fideleri çıkmaya başladı. Hemen ayırmam gerek!

Kapya biber: İpek Hanım'ın çiftliğinden.


Salatalık: Salatalık fideleri Sevgili Bilgi'den. Üç kız kardeş metoduyla mısır, fasülye ve salatalığı birlikte ektim. Mısır uzayacak, fasülye mısıra sarılacak  ve salatalık toprağı yumuşatacak (Sağ olasın Balıkçı:) .

Ayçiçeği: Ayçiçeğini de ben kafadan fasülyeye kardeş ettim. Bakalım ne olacak, geçinebilecekler mi...


Ve çuvalda patates: Pek çok yerde okuduğum çuvalda patates yetiştirmeyi denemek istedim. Organik pazardan aldığım büyük bir patatesi cücüklenene (filizlenene) kadar beklettim. Her parçada en az 2 cücük olacak şekilde üçe böldüm. Çuvalın dibine bir karış kadar toprak koyduktan sonra patatesleri filizler yukarı gelecek şekilde yerleştirdim, bir karıştan biraz az toprakla üstlerini kapattım. Sabah akşam bolca suladım. Yapraklar çıktıktan, saplar uzadıktan sonra sapları örtene kadar toprak ekledim. Tekrar uzayacak ve tekrar toprak ekleyeceğim. Böyle böyle tüm çuval dolacak, Eylül ayı gelecek, yapraklar sararacak ve çuvalı boşalttığımda bir sürü patatesimiz olacak. En azından umudum bu yönde :) Bakalım bizim çuvaldan neler çıkacak!

Sandıklara samanla malçlama yapmak istiyorum. Hatta bir iki sandıkta denemeye kalktım ama kadife çiçeği tohumları geldi birden aklıma boğulmasınlar diye onlar çimlenmeden önce yapmamaya karar verdim.

Şimdilik haberler bu kadar. Her sene ufak tefek bir şeyler ekerdim ama bu sene bahçe işinde ölçeği çok büyüttüm, çok acemiyim, öğrenecek çok şey var. Çokça tavsiye, yorum, öneri ve bilgiye ihtiyacım var! Bekliyorum..








9 Mayıs 2012 Çarşamba

Doğal Malzemelerle Temizlik- Meyvelitepe'nin enzimli tarifi



Kül suyuna kardeş, bazen ona alternatif : portakal kabuklarından enzimli temizleyici!

İçindekiler:
  • portakal (ve/veya limon) kabukları
  • maya
  • şeker ya da pekmez
  • su
Tarif için Sevgili Meyvelitepe'nin gayet açıklayıcı ve keyifli anlatımına bakınız. Ben pekmez yerine şeker kullandım, o yüzden daha açık renkli oldu.

Okuduklarıma göre enzim temizleyiciler, özellikle protein bazlı lekelerde (süt, yumurta, kan lekeleri gibi) molekülleri parçalayak, etkili oluyorlar. Dolayısıyla özellikle lekeli çamaşırlar için -henüz denemedim- iyi bir çözüm olabileceğini düşünüyorum.

Ben, denemelerimden ve sonuçlarından bahsedeyim:
  • Çamaşır Makinasında: Renkli çamaşırlarda nanoteknolojik topa destek olarak kullandım. Sonuç iyi.
  • Bulaşık makinasında: Bazen arap sabunu bazen kül suyu kullanıyordum ama sonuçlar beni çok tatmin etmiyordu. Arada iyi temizlenmemiş bulaşıkları tekrar elde yıkamam gerekiyordu. Portakal kabuklu enzimli temizleyici ve tabii ki makinanın parlatıcı gözüne koyulan sirke ile sonuç gayet başarılı.
  • Yerlerin temizliğinde: Her taraf tertemiz oldu ve etraf mis gibi portakal koktu. Ayrıca temizlik bitince kovada kalan suyla güvenle bahçedeki çiçekleri, sebzeleri sulayabiliyorum.
  • Camların temizliğinde: E camlar da pırıl pırıl oldu ! (Eldiven kullanmayı sevmediğim için genel temizlikte kül suyu kullanamıyordum, arap sabunu kullanıyordum, artık arap sabunu tüketimim de azalacak)
  • Kompost beslemede :)  Kalan posalar da komposta gitse! Daha ne isterim? Hayır! Çok içimden geldi ama cesaret edemedim. Maya, narenciyedeki asidi parçalar mı bilemedim. O yüzden komposta atamadım. Bu konuda bilgi- fikir - yoruma ihtiyacım var!
Kimyasalsız gerçek temizlik için haydi deneyelim!

.. ve çok teşekkürler Meyvelitepe !

25 Nisan 2012 Çarşamba

Perşembe Fikirleri'nden: Su bazlı el ve vücut kremi



"Perşembe Fikirleri" toplandık, biz bu kremlerden çok hoşlandık !

Malzemeler:
  • 30 ml. eritilmiş balmumu (*)
  • 120 ml. zeytinyağ
  • 60 ml. saf su ya da içme suyu
  • 10 damla E vitamini (1 kapsüle denk geliyor)
  • 10 damla aromatik yağ (bu sefer yasemin ve lavanta kullandık)
Yapılışı:

Öncelikle bu iş için 2 adet çelik cezve ya da küçük tencere ayrılmasını ya da edinilmesini tavsiye ediyoruz, çünkü balmumu donunca temizlemek çok zor oluyor. Biz ilk denemelerimizde 2 adet kap rezil ettikten sonra bu iş için 2 ucuz çelik kap edindik.

Erimiş hali aşağı yukarı 30 ml. olacağını tahmin ettiğiniz bir miktar balmumunu ilk kaba koyup ocağın altını yakın, eriyene kadar karıştırın. Bal mumunu eritirken kaynatmamaya dikkat etmek gerekiyor, kontrol edemeyeceğinizi düşünüyorsanız benmari usulüyle eritebilirseniz.

Bu arada ikinci kapta 120 ml. zeytin yağını hazır bekletin. Eriyen balmumunu tülbentten geçirerek bu ikinci kaba katın. Balmumu soğukla temas ettiği anda donmaya başlıyor -donma noktası 60,5 derece. (Biz bu sebeple balmumu miktarını göz kararı ölçtük, çünkü ölçü kabına aktardığımız anda balmumu donacak ve tekrar eritmek zorunda kalacaktık). Zeytinyağ ve balmumunun içine 60 ml su da katılıp karışım sürekli karıştırılarak tekrar ısıtılır ve balmumunun tekrar erimesi sağlanır, E vitamini ve aromatik yağ da eklenir. Ocağın altı kapatılır ve karışım soğuyana kadar karıştırılmaya devam edilir.

Kreminiz soğuyup rengi de açıldıktan sonra minik kavanozlara yerleştirebilirsiniz. Kremin içinde raf ömrünü uzatıcı, koruyu maddeler bulunmadığından küçük kavanozların kullanılması ve yedeklerin ve dostlarımıza armağan etmek istediğimiz kremlerin buzdolabinda saklanması gerektiğini düşünüyoruz.



Bu krem hayvan dostlarımızın değil, üç kadın üzerinde denenmiştir, hepimiz yasemin- lavanta kokulu ve mutluyuz. Güvenle kullanınız :)

(*) Perşembe Fikirleri grubumuzun üyelerinden biri "ecnebi" ve Türkçe'yi öğrenme sürecinde. Diğer iki yetişkin üye ise "bee wax"ın Türkçe'sini hatırlayamadı, bununla da kalmayıp gayet zalim bir şekilde ecnebi üyeyi aktara "bee wax" almaya yolladı. Ecnebi üyemiz olanca Türkçe'siyle aktara anlatmaya çalıştı "arı evi ama balsiz!". Balmumu alamadan döndü ama çabası takdire şayandı. Bizim için balmumunun artık daha da güzel adı "arı evi ama balsiz".





19 Nisan 2012 Perşembe

Küresel Isınma- Mark Lynas


Dünkü fırtına gibi bizi şaşırtan hava olayları ile sık sık karşılaşmaya başlar olduk. İklim değişikliklerinin kaçınılmaz sonucu olan bu beklenmedik ve şiddetli doğa olayları küresel ısınmanın önü alınamadığı takdirde artarak devam edecek.

Dünyamızda 1'den 6 dereceye kadar ısınma olduğu durumda ne tür senaryolarla karşılaşılacağının öngörüsünün yapıldığı Mark Lynas'ın Six degrees (Altı derece) adlı kitabından alıntılar okuyorum. Henüz kitabı alamadım. Yazara göre:
1 derecelik artışta:
  • Kilimanjaro dağı tüm buzlarını yitirir
  • Ada ülkeleri yükselen deniz sularının altında kalır
  • Fırtınalar artar ve ciddi tarımsal kayıplar yaşanır
  • Orman kurbağası, kunduz ve kangurular yok olur
2 derecelik artışta:
  • Grönland erimeye başlar, deniz suyu yükselir, tüm kıyı şehirlerinin varlığı tehlikeye girer
  • Okyanus suyu, artan bir şekilde asitlenir, deniz ekosistemi tehlikeye girer
  • Kutup ayıları, deniz aygırları yok olur
  • Akdeniz havzasını kuraklık ve yangınlar vurur
3 derecelik artışta:
  • Tüm Amazon ekosistemi yangın ve kuraklık sonucu çöküp gider
  • Tarım iyice kuzeye kayar
  • Tropik bölgelerdeki kuraklık sonucu dünya açlık ile karşıkarşıya kalır
  • Fırtınalar saatte 320 km.'ye ulaşabilir.
4 derecelik artışta:
  • Büyük bir kısmı sular altında kalan Asya'dan ve çölleşen Güney Avrupa'dan onbinlerce insan iklim mültecisi olarak İskandinavya'ya sığınır olur.
  • Güney kutbundaki buzullar erir ve dünya denizleri 5 m. daha yükselir.
  • Sibirya'daki donmuş toprak tabakasının erimesi milyarlarca tonluk metan ve karbondioksit salımına yol açar
5 derecelik artışta:
  • Dünya artık 55 milyon yıldır görülen en sıcak dönemindedir.
  • İnsanlık bu durumla artık başedemez ve medeniyet çökmeye başlar.
6 derecelik artışta:
  • Kitlesek yok oluş başlar
  • Dev yangındar gezegeni sarar
  • Denizlerin oksijeni biter, zehirli gazlar salgılamaya başlar
Mark Lynas, birçok çevreci grup ve hatta bazı hükümetler göre (AB dahil) hedef 2 dereceyi aşmamak olmalı, çünkü 2 derece devrilme noktası olarak kabul ediliyor. 2 dereceden sonra toprak ve ormanlardan salınacak sera gazları kendi durdurulamaz momentleri yakalayacaklar ve artık küresel ısınmanın önü alınamayacak.

Çizilen tablo oldukça ürkütücü. Pek çoğumuz endişe duysak bile ne yapacağımızı bilmiyoruz.  Örgütlü mücadele pek çoğumuzu korkutuyor, bireysel çabaların da hiçbirşeyi değiştirmeyeceğini düşünüyoruz. Halbuki bireysel tüketim tercihlerimizi değiştirmemiz bile küresel ısınmayı yavaşlatacak. Sandığımız kadar güçsüz değiliz. Güç cebimizde; az ya da çok paramız var. Örneğin marketten alacağımız peyniri plastik pakette almak yerine kağıda sarılmış açık peynirleri tercih etmek, ampul patladığında enerji tasarruflu ampul satın almak, evlerimizi gereğinden fazla ısıtmamak, kısa mesaferede araba kullanmak yerine yürümeyi tercih etmek gibi hayatımızda yapacağımız çok basit değişikliklerle küresel ısınmadaki kişisel payımızı düşürebilir yani karbon ayak izlerimizi azaltabiliriz.

Mark Lynas'ın kitabından alıntı olan yukarıdaki öngörüleri şimdi okuyup da yarın alışveriş sırasında ekstra alışveriş poşeti kullanmayacak bir tek kişinin kullanmadığı o bir tek poşet bile önemli!
Benim uçan tohumlar gibi çocuklarımızın geleceği de fırtınalarla uçup gitmesin...

Organik Bahçemiz-4



Fırtınadan sonraki sabah...

Sevgili apartman görevlimiz dünkü halime çok üzülmüş olacak, bugün devrilen kutuları, uçuşan sandıkları toplamış biraz, ama son durum fotoğraftaki gibi.

Mutfak hastanesine yatırdığım iklim mültecisi kahraman filizlerin durumu iyi görünüyor.

Fırtınayla ilgili haberleri okudum sabah, oldukça ciddi kazalara sebep olmuş. Hızı yer yer saatte 100 km.' yi aşmış. Meteoroloji uzmaları fırtına ve hortumların artmasına küresel ısınmanın, iklim değişikliklerinin sebep olduğunu, küresel ısınmanın önünü alamazsak bu tür felaketlerin artacağını bir kez daha hatırlatıyorlar. Ancak yazılı ve görsel basında bu bilgilerin uzmanlar tarafından aktarılmasından ve alınması gereken önlemlerin tartışılmasından çok dramatik sahnelere yer veriliyor. Yeterince bilgilendirilmeyen halk da bu haberlere dinsiz imansız çok o yüzden diye yorum yapabiliyor!

Konuyla ilgili birkaç haber:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1085380&CategoryID=77

http://www.trt.net.tr/trtavaz/hortum-ve-firtinalar-artacak--haber-detay,tr,37315.aspx

http://gundem.milliyet.com.tr/iste-firtinanin-gercek-nedeni/gundem/gundemdetay/18.04.2012/1529875/default.htm?ref=yahoo

18 Nisan 2012 Çarşamba

Organik Bahçemiz? -3

Fırtınadan sonra..

Bugün fırtına her yeri vurduğu gibi bahçemizi de vurdu!

Küçük seramız ve en son tohumları ektiğim hasır raflı dolap devrildi. Tohumlar, filizler, topraklar dağıldı, birbirine girdi. Dağılan toprak öbeklerinin arasından onlarca filiz topladım, tek tek kökleri toprağa dikmeye çalıştım. Görebildiğim tüm filizleri aldım, ama filizlenmemiş tohumlar gitti! Çok üzüldüm..

Topladığım filizlerin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, çünkü tüm etiketler de dağıldı gitti. Artık fideler büyüdüğünde domatesi - biberi yapraklarına bakıp ayırabileceğim ama şaşırtma yaparken nereye hangi domatesi ekmiş olduğumu bilemeyeceğim, ancak meyva verdiğinde anlayabileceğim. Onlar da beni şaşırtacak yani! Tabii bu çok iyimser bir senaryo. Filizleri yaşatamama ihtimalini düşünmek istemiyorum. Henüz o kadar narinler ki, en büyüğü an fazla 3 cm... Bakalım göreceğiz...

Ben fırtına sırasında eğilmiş yerdeki bit kadar filizleri kurtarmaya çalışırken sırtıma hasır dolap devrildi içindeki yeni ekilmiş tohumlu topraklarla... Bu arada zaten hakkımda ciddi şüpheleri olan apartman görevlisi artık tam bir deli olduğuma emin oldu sanırım. Aramızda benzeri macera filmlerine sıkça rastlanan bir replik geçti:

-Abla gir içeri, gittiler artık, boşver üstüne bişey daha düşecek!
-Hayır kurtarmam lazım onları!

O sırada arkam dönüktü ama bakışlarının en son beni bahçede kül elerken gördüğü sıradaki bakışlarıyla aynı olduğuna eminim !

Önce kızdım kendime, acemiliğime, keşke daha sağlam sera- raflarda yapsaydım bu işi diye ama akşam üzeri fırtınanın şiddetini, kazaları, verdiği hasarı öğrenince gördüm ki, çok da yapacak birşey yokmuş.

Melike diyor ki, "Onlar yerel, sağlam, cesur tohumlar, onlara bişey olmaz". Melike'ye ve tohumlara güveniyorum!

İşte benim cesur filizlerim: